“Önce yok ol, Ol ki özün ancak kendi elinden olabilsin. Sonra var ol, Ol ki varlığın yüceliği gözlerini daha yakmadan kör etsin. Hakikat, yalnız lodosla gelen yağmur damlalarıyla biriksin, Sonra birden boşalsın sağanak gibi tüm aynılığın dehşetine. Bir ben, bir ruh soyunsun, Sudan bir balık, buluttan bir nem olana kadar… Nemin yalnız senin olsun, Yağmak istediğinde yağdır, Şimşekler bile çaktır, Dar semtlerin yüzsüz kalabalığına… Kurakta bile başına fındık kadar doluları düşür, Düşür ki varoluşun asil Bir o kadar kibirli heybetini yerle bir etsin. Sana daima haddini bildirecek bir boşluğun, Ölümü arzulayan tutsaklığın Ve gözleri dolu dolu yağan hiçliğin olsun...” … "Can kusar, yüreğin içi bulanır. Peki ya aklın, aklında kafası karışır. Sonra tekrar düzelir bu böyledir. Çizgileriyle ve kıvrımlarıyla övünen beyin, kargaşayı düzelterek işine koyulur. Lakin yüreğin nedensiz titremesine neden olan bir koku, bir ses ya da temas edilmiş her ne vars...