Kayıtlar

BANA, DOSTLARA VE HERKESE SELAMLAR!

Resim
  Dostlarıma selamlar! İnsan vakti olunca sevdikleriyle görüşür mü hiç, o kişi için vakit yaratmaktır sevmek. Kiminle ya da neyle muhabbetin daha dehşetli ise en doğru zamanını onla yaşarsın. Kimse duymasa bile incinen ruhunu yoldaşın, dostum diyen değil, dost olan duyar. Ey insan! Anlayasın. İstediğimde, en çok beklediğimde, seni orada, gerekirse susarak-sessizce yanımda olmanı arzuladığımda fakat olmadığında neyleyeyim, boşa ateş mi yakayım. Kim söyleyebilir bana dostlarını sıradan olduğu için seçtiğini? Kimse! O halde herkes gibi olana nasıl dost derim, neden kendimi kandırayım? Tüm herkesten ve her şeyden çıkmış gelmiş dost başucumda duruyor. Dilenci değilim ki dost, 'artık vakitlerini' toplayayım. Sözlerim ağır geldiyse korkma dost, sen hala bana özelsin, en sevdiklerimden, en güvendiklerimdensin. Böyle dosta ne denir; "Ama ben senin dostunum sense bana dost olamamışsın. Sana bana dostum olmadığın için kırılamam ama bana dost olduğunu sanmana ve bu sanıya beni de inan

"ŞAHANE BİR ŞEY YAŞAMAK"

Resim
      Dilimden mi düştü heceler kâğıda, ağzımdan mı çıktı cümleler; ya da kalbimden gelen sese mi dikildi kulaklarım? Anlamaya çalıştığım ya da hissettiğim bu şeyler; sözler midir yazdıklarım, kelimeler, kavramlar, heceler, harfler, tekrarsız ve tekrar eden sesler… Öyle de olsa böyle de onları taş tabletler misali kağıtlara tırnaklarıyla kanaya kanaya, o kan ki mürekkebi, yazan gönlüm değil mi? İşte bundandır ki ön söz yazmak nafile! Bu şiirler tüm istismarcıları; adaletsiz olanları; saf ve vicdanlı yürekleri kandıran çıkar gruplarını; genel kanının ötesinde kendi cinsel kimlikleriyle var olanların yaşam hakkına şiddetle müdahale eden kişi ve kurumları, onun gibi düşünmüyor ve inanmıyor diye karşısındakini küçük görenleri ve kendi yaşamını karşısındakilere dayatanları; karşısındakinin hayatına, geçim kaynaklarına, insani vasıflarına kastedenleri; hayvanlara ve insanlara en küçük incitici harekette bulunanları lanetler. Tam da bundan dolayıdır ki bu şiirlerin kimisi ölen, tacize uğr

ANLAMSIZ HAYATLAR

Resim
  Anlamsız hayatlar görüyorum sokaklarda Yaşamları üzerine yargı dağıtacak yetkim de yok hani Ama birçoğunun kendi yargıları olmadığından da eminim nedense Akışa kapılmış giden rastlantısal nedensellikler Önüne koyulan amaçları yaşayan ruhlar Ruhuna hapishane olmuş bedenler sokaklarda Sonra kendime bakıyorum kalabalıkta Yalnızlığımın tadını çıkarıyorum Ya ne kadar yalnız olduğunu anlayamayan kalabalık Hayallerle yaşıyor karanlık bir bataklıkta Güneşin bile aydınlatamadığı karanlık ormanlar gibi Ama nedense gür ağaçlar yerine Gür ağaçları bile karanlığa hapseden Birbirine dikenleri batan çalılar gibi Her yeri sarılmış yapraklarla örtülmüş dikenler Pusuda bekleyen düşmanlar sanki Bir de ormanın sınırlarını aşıp, Mehtaba daldığını zannedenler var Kaybetmişler tüm etkinliğini, Bir şey uğruna, hep bir şeyler uğruna yaşıyorlar Sanıyorlar ki kavuşacakları hakikatleri Ütopya ile distopya arasına sıkışıp kalmış bir tür Yaşayamıyor, kaçamıyor, yakınlaş

İNCİ GÜZELLİĞİYLE KUTSANAN KADIN

Resim
  Gök şahit oluyordu İnci güzelliğiyle kutsanan kadına Devamı; Cihat Özkan'ın "Lucifer: Felsefenin Senfonisi" adlı kitabında bulunmaktadır.   Şair: Cihat ÖZKAN

ESRARENGİZ YÜZLER

Resim
  Bakışlarını yakalıyorum insanların Ruhlarını görüyorum merceklerinden öteye geçip Cümlelerini yakalıyorum ansızın Gevşek sözcükler, içi boş bir ego, karakter sıfır Hele kimisi var sanırsın iyilik perisi, ahlak bekçisi Bir bakıyorsun oynuyor da rolünü iyi Adımlarını yakalıyorum üşenmeden Bazılarının kırılgan, bazılarının o çok mağrur duruşlarını seyrediyorum Fark ettim ki bir oyundayım Sahnedeki karakterlerden ibaret insanlar İnsanların nasıl oynadıklarını görüyorum Kaçmaya çalışsam da kaçamıyorum Bir setin içerisine sıkışıp kalmış gibi Kendi duygularıyla yapmacık rolleri arasında Sıkışan karakterlerin yanında nedir ki benim yamuk bakışım Bilmiyorum. Gözlerimi kaçırıyorum, bakışlarımı nereye cevirsem Yeni bir oyuncu ve hayattan hakikatler serisi Bir bakıyorum görmek istemesem de Sahte yüzler sahte gülüşler Ağlamanın bile sahteliğine sarılmış Esrarengiz yüzler İşte bu yüzden yalnızlığımı seviyorum Kalabalık karşısında tek insani oluşum O

AŞKIN SAADETİ

Resim
  İlk kez gördüğümde gözlerimi kamaştıran tenini Alamadım bakışlarımı senden, seni bana getiren Yollarımdı zaman ve mekân beni sana götüren Ön ayak sesleriydi bunlar yıpratıcı zamanın aşkım Belki ikimizin de sonunu getirecek; ya da sade beni öldürecek Söyleyemem yine de böyle bir şey, değil mi ki sonu bilinmeyen Bilsem ki sevda çiçek açacak ömrümüzde Düşünmeden ilan ederdim, yoluna sererdim tüm varlığımı Dünya umurumda olmazdı, aforoz etseler hastalıklı ahlaklarından, Kesseler de başımı, ayırsalar bedenimden Ben yine seni severdim, yine seni severdim Gözyaşlarımın hiç dinmeyeceğini tahmin edebilsem de kalbim seni sevdi seni sevdi çoktandır (Devamı "Şahane Bir Şey Yaşamak" adlı şiir kitabımda olacaktır)... Şair: Cihat Özkan

ŞEYLER VE SANATSAL BAŞKALAR

Resim
Kam’ın Tüngüründe Filozofun Dansı Gök’te Ülgen, orta dünyada Gök Tanrı diye anılır. Yer Altında Tanrı Erlik, Altın Kazık ile onun dünyası Gökle arasındaki bağdır. Gök ve Yer Altının merkezi, insana Tün, Orta Dünyadır. Yer yüzüne fırlatılmış bir filozof yer altı dünyasına ayak basıp, Tündük’ten Gök’e bakmaktadır. Devamı; Cihat Özkan'ın "Lucifer: Felsefenin Senfonisi" adlı kitabında bulunmaktadır. Sanatsal Şeyler, Şeyler, Hangi Şeyler Aniden vurdu tüngürüne Kam, filozof sıçradı yerinden. Yer altıyla, Gök arasında gidip geldi bir an için, sonra ikisi arasında durdu, döndü ve döndü. Orta Dünya’da dans eden Dasein. Devamı; Cihat Özkan'ın "Lucifer: Felsefenin Senfonisi" adlı kitabında bulunmaktadır. Sanatsal Nesnelere Yamuk Bir Bakış Dilinde bir şiir dolanıyor filozofun, elinde bir resimle. Şiir, ilk yazılanla aynı mı ya da herhangi kopyadan birisi mi, hatta tüm kopyaları ve ilk yazılı hali yok olan bir şiir mi? Peki, onu o olmaktan kopardı mı şimdi bu: Tab