KÖPEK KATLİAMI BİR ÇÖZÜM MÜDÜR?
“Köpekleri
sevmeyen insanlara güvenmiyorum; fakat bir köpek bir insanı sevmezse o köpeğin
hislerine güvenirim.”
- Albert Einstein.
İnsanlar
gün geçtikçe dünyayı daha çok işgal ediyorlar. Bir zamanlar kendi yaşamları ve
yaşam tarzları, kendi inandıkları gerçekler için her türlü savunma yolunu seçen
insanlar, ne yazık ki başka canlıların yaşamı ve yaşam alanları söz konusu oldu
mu aynı nezaketi gösteremiyorlar. Bu durum insanların kendileriyle her zaman
tutarsız oldukları bir olgudan başka bir şey değil gibi. Zira insanlar kendi
inandıkları şeyler uğruna nice insanlar öldürmeye uzun bir tarih boyunca alışıktırlar.
Dolayısıyla insanlardan canlıların yaşam haklarına kendileriyle eşit mesafede
yaklaşmalarını beklemek bir tür çılgınlık olacaktır. Şu anda bizi bu sorunu
düşünmeye iten şey, bu günlerde köpekleri yok etmeyi aklına koyan, egoist
zihniyeti hem anlamaya çalışmak hem de her birimizin içerisinde bulunduğu bir
tür olan insan grubunu eleştirel bir süzgeçten geçirmektir.
Öncelikle şu soruyu sormak lazım:
Sokakta insanlara köpeklerin saldırması ve çocukların ya da birilerinin ölüm
haberini veya yaralandığını duymak normal bir durum mu? Tabii ki hayır!
Köpeklerin bir çocuğa ve daha genel olarak bir insana acıtıcı ya da öldürücü
yaralar vermesi hiç hoş değil. Bir yanıyla duygularla diğer yanıyla aklıyla bir
tür karmaşık boyutlu olduğuna inandığımız insan için bu durum çok korkutucu,
üzücü ve tedirgin edicidir. Fakat burada bu sorunun beraberinde sorulması
gereken başka birkaç soru vardır.
Sokak köpekleri ya da sokak
hayvanları nedir, bu canlılar gökten mi yere inmiştir ya da yoktan mı var
olmuştur, bir sokak hayvanı neden (bir insana) saldırır, sokak hayvanlarıyla
ilgili sorunu çözmek için cinayetten -katliamdan- başka bir yol var mıdır?
İlk soruyla başlayacak olursak,
sokak hayvanları neden sokak hayvanlarıdır ona bakalım. Ama bunu yaparken
soruyu günümüzün asıl sorunuyla ilişkilendirerek daraltalım: bir sokak köpeği
neden vardır? Bunun ilk nedeni insanların tüm doğayı işgal etmiş olmasıdır. Bir
süre önce insan türünün bir virüs gibi tüm dünyayı sarması ve diğer canlılara
yaşam alanı bırakmayacak şekilde işgal güçleri gibi hareket etmesi sokaklarda
yaşayan canlıların olmasını zorunlu hale getirmiş. İkinci olarak örneğin; Sivas
şehrinde yaşayan bir kişinin kangal cins ve Trabzon’da yaşayan birisinin
zerdeva cins köpeklerini şehre getirmesi ya da bulundukları bölgede
kısırlaştırmadan ve üremelerini takip etmeden sokağa salması sonucu bu
canlıların çiftleşmesi ve çoğalması kaçınılmazdır. Bir diğer neden köpeklerin
(yani canlı bir varlığın) bir nesne gibi üretim ve tüketim ürünü haline
getirilip ticarete mal edilmesidir. Bunun üzerine bir de bu üreticiler ve
köpekleri satın alan kişiler ne denetleniyor ne de bunlar üzerinde herhangi bir
psikolojik test yapılıyor. Durum böyle olunca köpeklerin çoğalmasından sorumlu
olan tek bir neden ortaya çıkıyor. Köpeklerin ya da sokak hayvanlarının varlık
sebebi öncelikle her konuda olduğu gibi bu konuda da kafasına göre bir canlının
hayatına kadar her şeye karar verme yetkisini kendisinde zanneden insan türüdür.
Dolayısıyla sokak hayvanları, bilakis köpekler gökten inmemiş ya da yoktan var
olmamıştır; insanların egoizminin sonucu olarak kontrolsüz türemişlerdir.
İkinci soruya gelirsek, Husserl
hayvanların kişilikleri olmasa da karakterleri olduğuna dikkat çeker. Karakter
ise çevresel koşullardan bağımsız düşünülemez. Köpek yavrularının sürekli
kışkışlanıp, yabancı nesnelerle kovalandığı bir ortamda köpeklerden bir savunma
mekanizmasını geliştirmesini beklememek bir tür delilik hali olsa gerek.
Dolayısıyla tarihsel süreç içerisinde köpeklerin alan koruma ve yemek ihtiyacı
için avlanma dürtülerini geliştirdiği barizdir. Fakat! Fakat tarihsel süreç
içerisinde hiçbir köpeğin karın tokluğu için insan avladığı söylenemez. Buna
karşın köpeklerin insanlara karşı alan koruma yaptığı bir gerçektir. Bunun
nedeni köpekler için insanın bir tür tedirginlik unsuruna dönüşmesidir. Peki,
bazı köpekler insanlara hiç saldırmazken neden bazıları saldırır? Neden çok
basittir. Sahipli köpeklere şöyle bir bakalım. Bir köpeğin tavrını ve
psikolojisini neredeyse tamamen sahibinin onunla kurduğu ilişki şekillendirir.
Bundan dolayı bu köpeklerin insanlara karşı savunma mekanizması oluşturma
nedeni bir çevresel faktör olarak köpeklere küçüklüğünden beri psikolojik
çevresel belirleyici olarak insandır. Aynı şey dışarıdaki köpekler içinde
geçerlidir. İnsanlar çevresel etkenler olarak köpeklerin karakterlerinin
şekillenmesindeki en büyük unsurlardan bir tanesidir. Foucaultcu bir ifadeyle
sorarsak bir katil nasıl katil olur, onu katil yapan doğal bir güdü müdür ya da
toplumsal ve çevresel faktörler midir? Pardon, soru şu olmalıydı: İnsanlar ne
kadar kötücül bir etken ki köpekten saldırgan bir hayvan, insandan tecavüzcü,
tacizci, katil bir yaratık çıkarabiliyor? Dolayısıyla insanlar, insanların
kişilik ve karakterlerinin şekillenmesinde bir etken olduğu gibi köpeklerin
davranışlarının şekillenmesinde ve karakterlerinin oluşmasında da bir tür
etkendir.
Hemen şöyle bir eleştiriyle
karşılaşacağımızın farkındayız; köpekler yüzünden dışarıda gezemeyecek miyiz ya
da çocuklarımız için sürekli endişelenmek zorunda mıyız? Şimdi bu tür bir
eleştiriye mantık çerçevesinde, zihinsel bir etkinlikle çok basit şekilde cevap
verilebilir. Şu bir cevaptır; katillerden, tacizcilerden, tecavüzcülerden
korkmuyor musunuz? Bu tür bir cevap çok hızlı bir cevap olur. Buna karşın insanların
bu tür net ve anlaşılır bir cevabı kavraması zordur. Üstelik cemaatlerin
yaptıkları tüm çocuk istismarlarına göz yuman ve hatta bu cemaatleri sonuna
kadar destekleyen, Nietzsche’nin ifadesiyle iki yüzlü ahlak bekçilerinin olduğu
bir toplumda bu tür bir beklentiye girmek boşunadır. Soruyu örneklendirmek
gerekir.
Örneğin bir köpek saldırgandır. Bir
aile köpeklerden nefret ediyor. Köpek zarar vermesinden korktuğu için çocuklarının
kapının önünde oynamasını istemiyor. Şimdi burada üç olasılığı düşünmek
gerekir. Birinci durumda ailenin çocuğu dışarı çıksın ve çocuğu kaçırmak ya da
onu taciz etmek isteyen birisi olsun. Köpek çocuğun verdiği korku tepkisiyle
adama saldırsın. Diğer kurguda ise köpek olmasın, on yaşındaki çocuk kaçırılsın
ya da tecavüze uğrasın. Üçüncü bir durum olarak da köpek olduğu için ailesi
çocuğuna göz kulak olsun ve o şekilde dışarı çıkarsın. Şimdi bazıları bunun üzerine
düşünsün! Zira köpek faktörüne göre insan çocuğunun asıl zarardan korunduğu
gerçeğini görebilmeliyiz. Eğer onları anlamaya çalışırsak sokağımızdaki
köpeklerin tehlikeden çok tamda pragmatik açıdan sokağımızda olması iyi bir
şeydir. Yo! Kaçıp kaçıp şeyhlerin yanına gidip çocukları nasıl daha zevkle
taciz ettiğini düşünmek yok… Gelgelelim buradaki tacizciyi direkt suçlamakta
çözüm değildir. Toplumdan neden bu tür bir insan çıkıyor; yani toplumu,
toplumsal ilişkiler ağını sorgulamamız gerekiyor. Üstelik bu tür insanlar bazı
toplumlarda diğer toplumlardan olduğundan daha çok ortaya çıkıyorken bu sorunu
deşmek zorunludur.
Sonuç olarak bir canlının katli
herhangi bir sorunu çözmez. Katliam, sadece bizlerin kendi ahlaksızlığımızı ve
suçumuzu örter; aşağılık ve ikiyüzlü bir yaşam içerisinde nasıl yaşadığımızı ve
kendimizi nasıl kandırdığımızı anlamamızı önler. Birilerini ya da bir canlıyı kolayca
suçlamak bir tür ikiyüzlülüktür. İnsanlarında köpekler hakkında ölüm (uyutma ve
ötenazi) kararı alarak yaptıkları şey kendi utanmazlıklarını gizlemekten başka
bir şey değildir. Tabii bu tezimizi bir ite taparlık olarak yorumlamak bir tür
insan taparlıktan başka bir şey değildir. Zira biz burada, sadece köpeklerle
ilgili soruna yönelik olarak hareket etmiş değil, bir insanın başka bir insanı
yargılarken ki tavrını da sorgulayarak hareket etmiş oluyoruz.
En nihayetinde katliam bir çözüm
değildir. Köpekler konusunda yapılacak birkaç adımlık bir uygulama tüm sorunu
en geç sekiz ile on yıl içerisinde tamamıyla çözecektir. İlk olarak herkesin
köpek sahibi olmasına izin verilmeyecek. İkinci olarak herkes köpek
satamayacak. Üçüncü olarak sokak köpekleri toplanıp barınağa tıkılmayacak. Dört,
sokak köpekleri alınacak, kısırlaştırılacak, tüm aşıları yapılarak alındıkları
bölgelere geri bırakılacak. Beş, köpek sahiplenen kişilerin köpeklerini sokağa
bırakmalarının ağır cezaları olacak. Örneğin tüm çekirdek ailenin mal varlığına
el konulması gibi. Altı, tüm köpek sahipleri çok sıkı bir şekilde denetlenecek
ve takip edilecek. Son olarak da köpek sahiplerine her nerede isterse
köpeklerine bakma hakkı verilecek ve toplum baskısından uzak tutulacak. Son
olarak Marksçı bir ifadeyle şunu belirtmek isteriz: Diğer tüm hayvanlar kendi
içgüdüsel yaşantısını yaşarken insanın eylemleri ve etkinliği tüm canlı
türlerini ve doğayı belirleyebilen bir unsurdur.
Köpeklerin belirli
koşullarda insanlara saldırmasını anlayabiliyorum da insanların tüm canlılara
ve tüm yaşama neredeyse her koşulda saldıran bir yaratığa dönüşmüş olması beni
tedirgin ediyor. İnsan yoksa oldu olası hep böyle bir varlık mıydı?
Yazar:
Cihat Özkan
Halkımız tüm vicdani unsurlarını kaybetmiş ve maalesef tüm kültürel geçmişine yobaz nedenlerle ihanet etmiştir. Oysa köpekler tarih boyunca Türklerle iç içe yaşamış canlılardır. Her yerde olduğu gibi dinin zararını burada da görüyoruz.
YanıtlaSilİşte böyle yazarlara ihtiyacımız var.
YanıtlaSilcinayete ve katliamın her türlüsüne karşıyız. böyle duyarlı yazarları görmek bizi sevindiriyor.
YanıtlaSilGüzel yorumlarınız için tek tek her birinize teşekkürler ederim 🙏
YanıtlaSilKATİLLERİ İATEMİYORUZ...
YanıtlaSil