YOK OLUŞUN SIRADAN HİKAYESİ!

 


Otuz üç yaşında bir kadına göre fazlaca yaşlıyım. Elimde sigara, yıpranmış kırmızı koltuğumda son senfoniyi dinliyorum. Yamuk bir gülüşle, son günümü ucuz bir tütünle bitiriyorum.

Çok geç kaldığımı kendime itiraf etmek beni utandırıyor. Öfkem bir yanıp bir sönüyor, gözlerim kararıyor, boğazım tıkanıyor... Bunun ilk ve son gözyaşım olduğunu söylemekten de utanç duyuyorum. Kusura bakmayın, insan olduğumu henüz yeni yeni idrak ettiğim bu duyguya alışık olduğum söylenemez.

Onayladığım ve doğru olduğuna inandığım tüm şeylerin aslında koca bir yalan olduğunu ve büyük bir yanlışın işareti olduğunu henüz fark ediyorum.

Hayat hiç adil değil.

Kendi hayatıma kast ettiğimi düşünmeyin sakın! Oralarda oldukça ağzı laf yapan cebbar biriyimdir. Tuttum mu koparırım; beni rahatsız eden bir insanla yaşadığım problemlerin hepsinin üstesinden gelirim ve tüm düşmanları alt ederim. Yeter ki ben koltuğumda oturduğumda rahatımı bozan bir şey olmasın.

Ben hep keyifçi olmuşumdur. Oturduğum rahat koltuğum olmasa dünyayı yıkarım ama hep oturacağım koltuğum yanımdadır, ses etmem hiç.

Yedim içtim, gezdim, tozdum. Diğerlerine, kötü bir şey oldu mu, üç beş kişiye kelamımı söyler, “ah vahlarla” ve “ee nerede kalmıştık” la bitiririm.

Sosyal olduğumu düşünürdüm, şimdi tek başınayım. Ne eşim ne dostum varmış haberim yok.

Bunu hak etmedim desem ondan da emin değilim.

Ben sokağıma gelene kadar olmadığını varsaymışım, ah ki ne ah.

Hep böyleydi dedim, oysa hep bir şeyleri kaçırmışım. Çığlık atan varmışta ben yokmuşum.

Onlar tükenmiş, ben hep evimdeki koltuğum için yaşamışım.

En değerlisi ben gibiymişim, fakat sinek kadar ederim yokmuş.

Şimdi her şey tam tersi.

Şimdi dışarıda kıyamet kopuyor, canıma kastettiler, nasıl oldu bilemedim! Biraz sonra canımı alacaklar kurtaran yok…

Engelleyecek gücüm, bağıracağım sesim mi? Yok.

İlk kez televizyonum açık, ama izlemiyorum. Telefonum çalıyor, duymuyorum. Kapıyı tekmeliyorlar, açmıyorum. Odağım sadece koltuğum ve geride kalan bir yığın ses. Ve ben bir şey fark ediyorum.

Camım kırılıyor, kapım parçalanıyor ve benim ilk kez yıkık dökük evimi televizyonda, toz duman içinde, diğer göçmüş evlerden ve diğer şeytanların yürüyüşlerinden ayırıyorum.

Şimdi ise onlar, toplumun hayalet insanları; benim koltuğumda yaşadıklarımı izliyor. Onlar ki “ah vah” ediyorlar, Her şeyi detaylıca görüyorlar ama sonra “ee nerede kalmıştık?” diyerek yiyip içip eğleniyorlar. Hepsi sadece ruhu bile olmayan sıcacık koltukları için...

Ciğerimdeki son sigara dumanını, en sonunda içimde tuttuğum nefesimi, odaya bırakıyorum.

Odamın kapısı ha açıldı açılacak. Ben siper alıyorum, gözlerim ilk kez sımsıkı kapalı ve koltuğumda değilim. Yaşatacakları korkunç dehşet için ilk kez gözlerimi kapatıyorum. Ve zihnimin dışında gerçek yaşantımda kıyamet kopuyor. Ben ise parçalanan koltuğumun önünde ızdırabımı yaşamak için saniyelerimi sayıyorum.

 

Yazar: Yeliz YILMAZ




Yorumlar

Popüler Yayınlar

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

"ŞAHANE BİR ŞEY YAŞAMAK"

KÖPEK KATLİAMI BİR ÇÖZÜM MÜDÜR?